Kadıköy Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece
Kadıköy Masaj Salonu Hizmeti  – Masör Ece
Kadıköy Masaj Salonu içimden geçenleri okuyabilecek kadar ileri görüşlü, anlayışlı mıydı bilmem fakat, artık bana Zaza’dan daha az güvenir olmuÅŸtu. Yeni yeni dostluklar kurmaya baÅŸladık. Bir yerde toplanıp, kâğıt oynar, oturup gevezelik ederdik. Yazın, her cumartesi, Boulard sokağındaki tenis kortuna giderdik. ArkadaÅŸlarımızın aslabiri, ne Zaza için, ne de benim için, büyük önem taşımıyorlardı. Aslına bakılırsa, Cours Desir’ deki büyük sınıf öğrencileri, hiç de çekici kiÅŸiler deÄŸillerdi. On bir yıl – didinha-didin bir çalışma sonunda, ala ala gümüş kaplama bir madalya aldığım süre, babam pek de isteksizce törene gelmeyi kabul etmiÅŸti. Törenden sonra da, bu kadar çirkin kızı hiçbir arada görmediÄŸini söyleyip yakınmıştı.
Kadıköy Masaj Salonu arkadaşlarımdan bir ikisinin yüzüne bakılır gibiydi. Ama, merasim, toplantı gibi nedenlerle el iKadıköy Yakası çıkacağımız zaman, her birimiz köpeğe atsan yenmez bir hale girerdik. Sımsıkı taranmış saçlarımız, ya alabildiğine çarpıcı ya alabildiğine iç bayıltıcı renklerden yapılmış saten veya tafta elbiselerimiz, yüzümüzdeki tüm canlılığı alıp götürürdü. Babamı en çok iten şey, sanırım bu genç kızların umutsuz, acılı anlatımlarıydı. Ben duruma öylesine alışmıştım ki; oKadıköy yeni gelen bir kızın, içten, candan güldüğünü duyduğum gün şaşırmıştım. Bu kız, uluslararası golf şampiyonuydu; gezip görmediği yer kalmamıştı. Kıvırcık kısa saçları, şık ceketi, pilili etekliği, kırılıp dökülmeden konuşup hareket etmesi, sesinin tonu, onun dinsel baskılar altında eğitilmediğini açıkça belirten özelliklerdi. Son derece iyi ingilizce mevzuşuyor ve on beş buçuk yaşındayken bitirme imtihanlarına girebilecek kadar Latince biliyordu. Corneille ve Racine, sıkıntıdan patlatıyordu kızcağızı.
Kadıköy Masaj Salonu
Kadıköy Masaj Salonu dedi bana. “Öyle deme sakın!” diye karşı çıktım. “neden demeyecek misim?” diye diklendi. “Gerçek bu!” Onun canlı, neÅŸeli kiÅŸiliÄŸi, her süre cenaze çıkmış bir evi çaÄŸrıştıran konuÅŸma-etüt salonuna bir hareket, renk katardı. Bazı ÅŸeyleri dayanılmaz bulurdu. Oysa ona zevk veren, sevmiÅŸ olduÄŸi, hoÅŸlandığı ÅŸeyler de vardı, îyi bir geleceÄŸi, mutlu bir yaÅŸamı olacağına inanırdık. Öteki okul arkadaÅŸlarımın çevresine yayılan o üzgün, suskun, acık hava, bu kızların dış görünüşlerinden çok, kendilerini umutsuzluÄŸa kaptırmış olmalarından, içlerine kapanmış, dünyadan el etek çekmiÅŸ olmalarından doÄŸuyordu. Bitirme sınavlarını verdikten sonrasında, bu kızlar tarih ve edebiyata devam ederler; Louvre Okulu’ndaki kurslara ya da Kızıl Haç’taki kurslara giderler ve çini boyamasını, nakış iÅŸlemesini öğrenir, sonra da kendilerini hayır iÅŸlerine adarlardı. Uygun bir damat adayına rastlamak umuduyla, arada bir bu kızları Carmen operasına, veya Napoleon’un mezan çevresinde yürüyüşe götürürlerdi. Åžans biraz yüzlerine güldü mü, evleniverirlerdi. Mabille ailesinin büyük kızları, iÅŸte böyle bir yaÅŸantı içindeydi. Yemek piÅŸiriyor, danslara gidiyor, babasının sekreterliÄŸini yapıyor ve kardeÅŸlerinin elbiselerini dikmeye yardım ediyordu. Anası, kızcağızı alıp, o toplantı senin bu toplantı benim, gençlerle tanıştırmaya sürükleyip duruyordu. Zaza, teyzelerinden birinin “ilk görüşte âşık olmanın yüceliÄŸinden” söz ettiÄŸini anlattı bana.
NiÅŸanlılar, papazın önünde “evet” dedikleri anda, büyük bir mutluluÄŸa eriÅŸirler ve birbirlerine âşık olurlarmış. Bu geleneksel törenler Zaza’yı sinirlendiriyordu. Bigün, “ekmek elden, su gölden” yaÅŸamak için evlenen hanımlarla orospular içinde aslabir fark görmediÄŸim söyledi. Bir Hıristiyan hanımın vücuduna saygı duyması gerektiÄŸini öğretmiÅŸlerdi ona. Kendisini, ekonomik yahut aileyle ilgili nedenlerden dolayı sevmediÄŸi bir erkeÄŸe vermek, kendisine olan saygısını yok edecekti.
Son yorumlar